Berlin, Prag, Londra, St. Petersburg, Hull, Hamburg, Varşova, Dresden, Hiroşima ve Nagazaki ve Tokyo… liste uzayıp gidiyor. Onlarca, yüzlerce şehir enkaz altında kaldı. 1 Eylül 1939’da başlayan ve 1945’te sona eren İkinci Dünya Savaşı’nda 85 milyon insan hayatını kaybetti.
Savaşın bitiş tarihi hakkında dünyada resmi bir fikir birliği bulunmuyor. 14 Ağustos 1945’te taraflar arasında ateşkes antlaşması imzalandı, 2 Eylül 1945’te Japonya teslim olarak Asya’daki savaşı bitirdi. Ancak bu gelişmeleri mümkün kılan, Sovyetler Birliği’nin 8 Mayıs 1945’te Almanya’ya girmesiyle, Alman ordusunun koşulsuz teslim olması ve Avrupa’daki savaşın resmen sona ermesi oldu. Belki de kıtanın gördüğü en kitlesel ölümlerin yaşandığı savaş son bulurken, sayısız kültür varlığı yerle bir edilmiş, yıkılmış, hasar görmüştü. Kentlerin en önemli simgesel binalarını ve alanlarını hedef alan Alman bombardımanları, İkinci Dünya Savaşı sırasında kentlerin büyük bir bölümü yok etti. Savaş sonrası dönemde mimarlık, hem savaşlarla gelen yıkımları yaşayan bir mağdur, hem de yeniden yapılanmanın başrol oyuncusu oldu.
57 Gece Süren Bombardıman
Modern dünyanın en popüler şehirlerinden Londra, İkinci Dünya Savaşı’ndan en çok etkilenen kentler arasındaydı. Nazi Hava Kuvvetleri, Londra’ya 57 gece boyunca bomba yağdırdı. Bu saldırılar esnasında bölgedeki bir milyonu aşkın binanın çoğu yok oldu. İngiltere’nin Londra dışında da pek çok şehri derin yaralar aldı. Coventry’nin tüm şehir merkezi bir gecede yerle bir olurken Hull şehrindeki binaların yüzde 95’i yıkıldı veya ağır hasar gördü.
Berlin Yok Edildi
Savaş sırasında Hitler’in komuta merkezi Berlin’di. Bu nedenle şehir saldırıların da merkezi haline gelerek büyük çaplı bir yıkıma maruz kaldı. Beş yıllık savaş sürecinde Almanya’nın başkenti Berlin’in şehir merkezinin yüzde 80’i yok edildi. 13 Şubat 1944 gecesi ABD tarafından bombalanan Alman şehri Dresden’in yarısı kül oldu. Alman kentleri arasında savaşta en çok zarar gören ise Jülich oldu. 16 Kasım 1944’te Jülich şehrinin tam yüzde 97’si yerle bir oldu. Dresden ve Jülich yalnız değildi. Müttefiklere ait uçaklar Köln ve Hamburg başta olmak üzere Almanya’nın pek çok şehrini yok etti.
Atom Bombası
Sovyetler Birliği’nin Leningrad şehri de savaşta yerle bir edilen şehirlerden biriydi. Adı sonradan St. Petersburg olan şehir, Nazi Almanyası tarafından 8 Eylül 1941’den 27 Ocak 1944 tarihine kadar toplam 29 ay kuşatma altında kaldı. Aylar süren kuşatmaya ve bombardımana direnen şehir, savaş sona erdiğinde adeta harabeye dönmüştü.
Japonya Hiroşima’da ise 6 Ağustos 1945’te atılan atom bombası sonrası binaların üçte ikisi yok oldu. Nagazaki’ye bundan yalnızca 3 gün sonra Hiroşima’dan daha büyük bir bomba atıldı ve şehrin yüzde 40’ı yok oldu. Japonya’nın başkenti Tokyo’nun ise yüzde 26’sı yıkıldı.
Bir Savaş Mimarisi Örneği: Auschwitz Kampı
İkinci Dünya Savaşı, kentlerin yıkımında olduğu gibi gelişiminde de büyük rol oynadı. Savaş mimarisi adına pek çok yapı, şehir hayatına girdi. Fabrikalar, karargahlar, esir kampları, askeri yerleşmeler… kısacası bir savaş mimarisi gelişti. Savaş, çok sayıda kentsel ölçekte büyük yapının inşa edilmesine sebep oldu. Nazilerin silah üretim ve bomba test etmek için oluşturdukları merkezler adeta birer endüstri şehrine dönüştü.
Polonya’nın Krakow kenti yakınlarında kurulan Auschwitz, tamamen İkinci Dünya Savaşı ile gelişmiş bir endüstri kenti. Auschwitz, toplama, imha ve zorunlu çalıştırma kamplarından oluşan bir kamplar kompleksiydi. Yaklaşık 5 km² alana kurulan kamp kısa süre sonra gaz odalarının kurulduğu bir kırım merkezine dönüştü.
Varşova: Yıkım ve Yeniden İnşa
Polonya’nın başkenti Varşova, Hitler’in isteği üzerine yerle bir edildi. Şehre gönderilen özel birlikler başkentin yüzde 85’i yakıp yıktı. Fakat Polonya, savaştan sonra eski şehir planlarına sadık kalarak şehri 30 yılda “olduğu gibi” inşa etti. Dünya Mirası Komitesi, yaklaşık yüzde 85’i yeniden inşa edilmiş olan Varşova tarihi merkezi için bir istisna yaparak 1980’de Varşova’ya “Dünya Mirası” statüsünü verdi.
Savaşta Avrupa’da en büyük zarar gören kentlerden biri de Alman şehri Münster oldu. Bu kentin en dikkat çekici noktası ise yeniden yapım (rekonstrüksiyon) süreci. Savaşta yerle bir olan Münster’in tarihi merkezi, kötü anıların silinmesi ve kent tarihinin kaybolmaması adına mevcut Orta Çağ kent planına sadık kalınarak yeniden inşa edildi.
Savaşın hemen ardında yeniden inşa edilmeye başlanan Londra’da günümüzde birçok savaş anıtı ayakta duruyor. Leningrad ise, savaşın sona ermesini takip eden on yıllık sürede eski kroki üzerinde yeniden inşa edildi. Hatta savaşın üzerinden elli yıl geçtikten sonra bile, Sovyetler Birliği döneminde sembolik nedenlerle yıkılan çok sayıda binayı yeniden inşa etmeye karar verildi. Bunun bir örneği, Ukrayna Kiev’deki St. Michael Manastırı’dır.
Rekonstrüksiyon
Mimarlığın savaşla olan etkileşimi, tarihsel süreçlerde ihtiyaçlar temelinde farklılık gösterdi. Korunma ve güvenlik alanları oluşturan mimari yapılar, yer yer çatışma ve gerilim merkezlerine, savaşlar esnasında ise çatışmanın karargahları ve mühimmat depolarına dönüştü. Savaş sonrası ise, tartışmalı bir seyirle nitelik değiştirdi; yıkılan kentlerin yeniden inşa edilmesine, hafıza mekânlarının üretimine doğru evrildi.
Eskiyi olduğu gibi tekrar inşa etmek, yani aslına sadık bir yeniden yapım (rekonstrüksiyon), bir toplumsal bellek ve muhalefet potansiyeli ortaya koyuyor. Rekonstrüksiyon eyleminin anlamı; yaralı mekanları iyileştirmek olarak ortaya çıkarken bu eylemi Türkçede de “yeniden canlandırma, diriltme” anlamına gelen ihya sözcüğü karşılıyor.
Yıkılan ve tahrip olan mekanların niçin, nasıl korunacağı veya yeniden inşa edilip edilmeyeceği sorunsalı, çok boyutlu bir tartışmanın başlangıç noktasını oluşturuyor. Karar ne olursa olsun, aslında yapılan ise bir yapı ile fikrin inşası anlamı taşıyor.
https://yapidergisi.com/kentsel-hafizaya-saldiri-kentkirim/
http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=290&RecID=1702
https://cepr.org/voxeu/columns/recovery-and-reconstruction-europe-after-wwii
https://turkiyetasarimvakfi.org/en/blog/131-yikilmis-ve-yeniden-dogmus-bir-kent-berlin