Kırarak, ezerek, yakarak, keserek ve nihayet, havaya uçurarak tahrip ettiği nesnelerle yerleştirmeler yapan modern sanat akımını öne çıkan temsilcilerinden heykel ve enstalasyon sanatçısı Cornelia Parker; eksilttiği, bozduğu fragmanlarla yeni yapılar kurar. Britanya İmparatorluğu Nişanı’na ve Turner Ödülü’ne sahip olan sanatçı Rachel Whiteread de nesnelerin kalıplarını çıkararak, boşlukların doluluğa dönüştüğü negatif nesneler üretir. Kendi tanımıyla Anarşimimarlık temsilcisi Gordon Matta-Clark ise yeni yapılar inşa etmeyip, yıkılmak üzere olan yapıları kesikler, yarıklar, gediklerle değiştiriyor, bozuyor ve bir tür heykele dönüştürüyor.
Sanatçıların, tasarımcıların ve elbette mimarların temel arayışları, “kendi mükemmel formlarını” bulma ya da var etme çabalarını oluşturuyor. Ve genellikle bu formlar, yola çıkış noktaları ve yolları farklı olsa da bir temel oluşturmak için basit bir çözümmüş gibi görünüyor. Tıpkı Platon-Pythagoras felsefesinin tercümesinde yaptığı gibi, “form” ile sınırları çizerek bir “düzene çağrı”da bulunması ve bu çağrıya cevap veren bir estetik arayışı gibi. Biçim ve bir şeyin istenilen durumu olan form, ayrıca sonra doldurulmak üzere tasarlanmış boşluklara sahip bir belgedir.
İzleri Taşımak
Herhangi bir nesne, formunda işlevselliğin açıklamaya yetmediği, onu üretenden kaynaklanan fazlalıkları barındırır. Asıl olanı ise bu fazlalıklardan kurtulmak, “basit” olanı var olan kılma çabası oluşturur. Bu noktadan sonra tasarım ve endüstri arasındaki bağlar ortaya çıkacak olan formu nihayete erdirir. Elbette bu çabada yapımcı ve canlandırma sanatçısı Jan Švankmajer’in de dikkat çektiği üzere, nesneler, onlara dokunanların izlerini, yalnız parmak izlerini değil, duygusal izlerini de taşır.
Bu birlikteliğin kesişim noktalarının en dikkat çekicilerinden biri, bu günlerde İtalya’da hayat buluyor. Mobilya alanında dünyanın en büyüğü kabul edilen ticaret fuarı Salone Del Mobile Milano. Bu etkinlik sadece fuar alanına değil, bütün kente nüfuz ediyor. Bütün şehir bir deneyim havuzuna dönüşürken, sadece mobilya firmalarını değil, genç tasarımcılar, var olma çabası güden genç firmalar için büyük bir etkileşim fırsatı doğuruyor. Fuar, ilgilisini kapsayan bir zümreye hitap etmenin ötesinde kentte kutlanan bir festival gibi çokça kişiye hitap edecek şekilde sürüyor. Kent adeta bir açık hava müzesi gibi kişiyi fuarın içinde dolaşırmış hissiyatıyla kurgulanıyor.
Kusursuz Basitlik!
Bu deneyim havuzundan herkes payına düşenle kendisini bir adım daha öteye götürmenin olanaklarına sahip olacak. Deneyimleyenle bağ kurabilen ve hikayesi olan tasarımlar dikkat çekecekken, iyi işçilikle yani zanaatkarlıkla harmanlanmış detaylar ve yalın doğasıyla barışık ürünler odak noktada yer alacak, ‘basit’ olanla sınanan ve bu sınavı başarıyla tamamlayan tasarımcı ve firmalar bir adım öne çıkacak.
Bir önceki bültende de sizlerle büyük heyecanla paylaştığımız İtalya yolculuğumuza, bir de fuar rotası ekledik. Yine ilk sizle paylaşmak istediğimiz haberimiz, bu yıl Fabrikaco’nun da fuarın misafirleri arasında yer alacak olması. Gerek Milano’da kurulu bir firma olarak Fabrikaco Italy ziyaretçi olarak fuarda yer alacağı gibi, tasarımcı Deniz Yenidoğan’ın aydınlatma tasarımıyla standına üretici olarak yer bulacak. Bu aydınlatma tasarımının yazı boyunca ifadesini bulan akışkan form ve basitliğin simgelenmesi çabası olduğunu ifade etsek, sanırız tasarımcısı karşı çıkmaz.
Olabildiğince kesintisiz ve akışkan bir ışık kaynağı ile ifade edilen aydınlatmanın kabuğu da yine kendisi gibi kesintisiz ve akışkan bir metalden ibaret. Tasarımı ile dikkat çeken bu yapı üretim sürecinde en büyük zorluğu basitliğiyle çıkarmayı başardı. Formun sürekliliğini kesintiye uğratmama çabası adeta tasarımın dinamiğine ışık tuttu.
Bir sonraki fuarda daha basit ve dikkat çekici tasarımlarla buluşmak dileğiyle…