İNCELEME | NAZİ PORSCHE’Sİ

Hitler’in Nazi Almanya’sı, bugün adını bildiğimiz pek çok marka, tasarımcı ve mühendisin katkısıyla yükseldi. SS üniformalarını tasarlayan Karl Diebitsch, SS (Schutzstaffel) amblemi ve rozetlerini yaratan grafik tasarımcı Walter Heck, en ikonik simgelerden biri olan “Kahverengi Gömlekliler” olarak da bilinen SA (Sturmabteilung) ve SS üniformalarını üreten Hugo Boss, Silahlanma Bakanı olan Mimar Albert Speer, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi olan Nazi Partisi’nin üyesiydi.

Bu isimleri çoğaltmak oldukça kolay. Ancak anılmadan geçilemeyecek isimlerin başında, otomotiv mühendisi ve tasarımcı Ferdinand Porsche geliyor. Porsche’a SS subaylığını açan yol, Adolf Hitler’in, ekonomik bir halk arabası tasarlamasını istemesiyle başlar. Siyasi kariyerinden önce resim yapan Hitler, Porsche ile birlikte Volkswagen’in tasarımına önemli katkılar sağlamıştır.

‘Sanatçı’ Hitler

Gençliğinde geçimini ressamlıkla sağlamaya çalışan Adolf Hitler, Kavgam kitabında, “Ressam olmak istiyordum ve ne pahasına olursa olsun memur olmayacaktım” der. Annesi tarafından Habsburg koleksiyonunu görmesi için Viyana’ya gönderilen Hitler, buradaki kamu binalarından oldukça etkilenir: “Resimden ziyade özellikle mimari desenlere daha yetenekli olduğumu hissediyordum.” Hitler, bu ziyaret esnasında birçok mimari eskiz çizmiş, suluboya resimler yapmıştır. Richard Wagner operaları için sahne tasarımlarının yanı sıra Adolf Hitler’in birçok mobilya tasarımı günümüze ulaşmıştır. Kavgam’da, savaştan sonra kendini sanatçı, ressam, mimarlık ressamı ya da yazar olarak tanımlayan Hitler, 1920’de Alman İşçi Partisi katılım formuna mesleği olarak “ressam” yazmıştır. 

Nazi Nişanı

Porsche, dünyanın ilk spor otomobilinin tasarımcısı ve üreticisidir. 1900 yılında Paris fuarında sergilenen otomobille dikkatleri üzerine çeken Porsche’un en büyük tasarımları ise hiç kuşkusuz tamamı kendi üretimi olan orijinal Volkswagen Beetle. Bunun yanı sıra İkinci Dünya Savaşı’ndaki ünlü Alman tankları Tiger I (Panzerkampfwagen VI Tiger Ausf. E), Tiger II (Panzerkampfwagen Tiger Ausf. B) ve Elefant (Panzerjäger Tiger (P) tanklarının da tasarımlarında katkı yapmıştır.

Hitler’in ve Porsche’un en verimli zamanlarını aynı dönem olması kuşkusuz tesadüf ürünü olmadı. Kendi şirketi uluslararası bir şöhrete sahip olan Porsche, döneminin yeniliklerinde öncü oldu ve çeşitli firmalara otomobiller tasarladı. Esnekliği dolayısıyla yüklenme halinde dönebilen bir amortisör elemanı olan süspansiyonunu buldu. Kötüleşen finansal tablosu, Nazi rejiminin önemli bir otomobil danışmanı olunca düzeldi. Volkswagen KdF-Wagen hem Porsche için hem Hitler için önemli bir dönüm noktası niteliğindeydi. Ferdinand Porsche, katkılarından dolayı ödüllendirildi ve Alman Ulusal Nişanı’nı almaya hak kazandı.

Popülist Yaklaşım

Nazi Almanya’sında ürün tasarımında bu popülist anlayışın etkilerini tasarımlarda ve ona eşlik eden sloganlarda görmek mümkündür. Bunların en dikkat çekenlerinden biri olarak Volkswagen’in Beetle, “Böcek” modelinin ilk örneği olan prototipini tanıtırken “Halkın Otomobili” gibi popülist bir sloganı kullanması, rastlantı değildir.

Ferdinand Porsche tasarımı olarak anılan Beetle ön tasarımları, aslında Macaristan kökenli mühendis Béla Barényi tarafından 1925’te yaratılmıştır. Ancak bu projede adı pek geçmeyen Barényi, pasif güvenlik sistemleri öncüsü olan Daimler-Benz’in baş mühendisidir. Daimler-Benz günümüzde Mercedes-Benz ismi ile bilinir. Bu arada Porsche, 1916’da Daimler-Motoren-Gesellschaft’ın Avusturya’daki fabrikasının genel müdürlüğü de yapmıştır.

20. yüzyılın başlarında kitlelerin ilk tercihi Amerikan modellerinden yanaydı. Alman halkının çoğunluğu ancak bir motosiklete sahip olabilecek maddi olanaklara sahip iken ülkedeki otomobil endüstrisi çoğunlukla lüks modellerle sınırlıydı. Koşullar nedeniyle Almanya’da her 50 kişiden ancak biri otomobil sahibi olabiliyordu. 

Nisan 1934’te Hitler, Ferdinand Porsche’a bir Volkswagen geliştirmesi için emir verdi. Hitler; 100 km’de 7 litreden az yakıt kullanarak 5 kişilik çekirdek bir aileyi taşıyabilecek, basit bir araç istediğini belirtti.

Volkswagen üretimlerinde temel yaklaşım, “sıradan” insanların satın alıp kullanabileceği kadar ucuz ve pratik bir araba üretme hedefidir. Marka ismi de çıkış noktasından tam da bu nedenden hareketle Volkswagen, yani “halkın arabası” olmuştur. 

Lüks su soğutmalı motorların yerine Ferdinand Porsche, hava soğutmalı motor tasarlayarak maliyetleri önemli ölçüde kısıtladı. Araç, mekanik olarak oldukça basit bir tasarıma sahipti. Motorunun arka kısma yerleştirilmesi araç, daha ucuz ve hafif bir hale getirildi. Yaklaşık 210 Typ-60 Beetle ile küçük ölçekli üretime başlayan Volkswagen, savaşın başlamasıyla sivil araç üretimini durdurdu. Savaşın ilerleyen dönemlerinde sadece Nazi seçkinleri için sayılı üretim yapıldı. Savaş döneminin acil durumlarında temel ekipmanların çoğunun yeraltı sığınaklarına taşınması, savaşın ardından üretimin hızla devam etmesini sağladı.

Kan Kimin Ellerinde?

Nazi Almanya’sında Faşizmin ve savaşın devamlılığını sağlayan uzman dokunuş örneklerini çoğaltmak mümkün. Pozitif bilimlerden tasarıma, mühendislikten sanata kadar pek çok disiplin, Nazizm döneminde baskıcı ortama yenik düşmüş ve iktidarın hedeflerine paralel ürünler üretmiştir. Burada kimin sorumluluğu ve suçunun nerede başlayıp nerede bittiği başka bir yazının konusu olmakla birlikte, Nazi partisinin iktidarını ve icraatlarını sürdüren mükemmel sistemin bir bütün olarak işlerliği, bakılması gereken temel noktadır.

“Uygar siyasi propagandanın yaratıcı sanatına ışık ve sıcaklık verir” diyen Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels’in “propaganda”yı yaratıcı “sanat”la bağdaştırırken “sanat” sözcüğünün pratikteki anlamı kitleleri ikna etme yöntemlerine denk düşmekte, “yaratıcı sanat” tanımlamasıyla oldukça örtüşmektedir.

Öte yandan “ilk atom bombasının babası” olarak adlandırılan ve atom bombasını icat eden ekibin başındaki fizikçi J. Robert Oppenheimer, bombanın geliştirilmesi sırasında kendisinin ve meslektaşlarının etik tereddütlerini gidermek için onlara, bilim insanları olarak silahın nasıl kullanılacağına dair kararlardan sorumlu olmadıklarını, sadece işlerini yapmakla yükümlü olduklarını söylemişti. Eğer varsa, kan politikacıların eline bulaşacaktı. Ancak 2023’te vizyona giren Christopher Nolan’ın yönettiği filmde, bomba kullanıldıktan sonra Oppenheimer’ın bu konudaki güveni sarsılmış görünüyor.

İzleyiciye bilim insanlarının savaşa müdahilliğini sorgulatan ve Oppenheimer’ı aklama tavrı dikkat çeken filmde “Oppie”, nükleer silahları “saldırganlık, sürpriz ve terör” araçları, silah endüstrisini de “şeytanın işi” olarak tanımladı. Oppenheimer, Ekim 1945’teki bir toplantıda Başkan Truman’a “Ellerimde kan olduğunu hissediyorum” der, Truman ise şöyle cevap verir:

“Ona kanın benim ellerimde olduğunu söyledim – bırakın bu konuda ben endişeleneyim.”

 

Daha fazlası