İNCELEME | YANKILANAN BAUHAUS

Bauhaus akımı; form, fonksiyon, endüstri ve tasarımın çarpıştığı yerde ortaya çıktı. Akımın zanaat ve sanatı harmanlama arzusunun ifadesi olarak teori ve pratik, hareketin temel parçalarıydı. Bu doğrultuda, fikirleri takip eden tasarımların tonunu belirledi. Yaratıcı sürecin kendisi sadece bir tasarım hareketi olarak kalmadı, bir noktadan sonra kültürel bir boyut kazandı. “Zanaatkarlar” ile sanatçılar arasındaki engelleri kaldırma iddiasını ortaya koyan İnşa Evi (“Bau” Almanca’da “inşa” veya “mimari” anlamına gelir), ”Az fazladır” (“Less is more”) yaklaşımıyla ”biçimi işlevin takip etmesini” önceledi. Bu hareket, erişilebileni yaratmanın, işlevselliğin ve estetik değere sadık kalmanın en iyi yolu olarak görülüyordu.

Prometheus Rolü 

Almanya’da kurulan bu okul; endüstri, sanat ve zanaatı yaratıcı bir potada birleştirmeyi önceledi. Sözcük olarak “Yapı evi” anlamına gelen Bauhaus, tasarımın nimetlerini gökyüzünden yer yüzüne indirmeyi vaat etti. Tasarımın Prometheus’u* rolüne soyunan bu akım, tasarımı ve onun yaratıcılığını kitlelerle buluşturmanın yollarına işaret etti. Walter Gropius, Bauhaus’un kurucusu olduğu kadar ideoloğu olarak da görülür. Hareketin tarihine resmiyetini kazandıranın, onun yaklaşımları olduğu kabul edilmiştir. Gropius, 1919’da yazdığı Bauhaus manifestosunda “Tüm yaratıcı etkinliğin nihai hedefi yapıdır!.. Sanat artık belli bir kesimin lüksü olmaktan çıkıp geniş kitlelere hitap etmeli ve halk tarafından tecrübe edilmelidir” der.

Geleceğin binasını yaratmak için sanatçı ve zanaatkarları buluşturarak programını oluşturduğu Bauhaus manifestosuna göre, sanatçı ve zanaatkar arasındaki hiyerarşinin yıkılmasında rol oynayacak devrimci bir model ortaya kondu.

Walter Gropius

Less is More

1925’te politik baskılar nedeniyle Weimar’dan taşınmak zorunda kalan State Bauhaus, Dessau’daki yeni binasında bir tasarım okuluna dönüştü. 7 yıl sonra Berlin’e taşınan okul, 1933’te Nazi baskısı sonucunda kapatıldı. Bu kısa süreye rağmen mimarlık ve tasarım dünyası üzerinde uzun soluklu etkisi oldu ve bu etki, sınırları geniş bir biçimde hala sürmekte.  

Yarattığı akrobat lambadan, Brand’in metal atölyesinden çıkan ikonik sehpasına, Josef Hartwig tasarımı satranç takımına kadar hayatımızda yer etmiş birçok ürün ile tasarım dünyasına yön verdi. “Less is more”, yani “Az fazladır” diyen Ludwig Mies van der Rohe, Barcelona Chair ve çok daha fazlasını yarattığı, kariyer hikayesi ve endüstrideki etkisi ile karşımıza çıktı. Bauhaus denince akla gelen tasarım ve yapıların çoğu bu okulda, yani Dessau’da üretildi.

İhtiyaç Olanı Var Etme Çabası

Biçimsel bir dil birliği kurulmasa da Bauhaus, geleceğin inşası için deneysel bir laboratuvar olma fikrini temel aldı. Bu nedenle Dessau’da ekolün manifestosu niteliğinde inşa edilen okul binasını, Bauhaus’un endüstri, zanaat ve sanatla kurduğu ilişkinin niteliğini ortaya koyuyor. ‘Deneyimleyerek öğrenmenin’, ‘tasarımcı’, ‘çırak’, ‘usta’, ‘zanaatkar’ Bauhaus’un gücünün temellerini oluşturduğu yadsınamaz.  

Bu yaklaşım, birikimin yetenekle birleştiği ve ihtiyaç olanı var etme çabasının öne çıktığı bir model olarak değer kazandı. Çağ için cüretkar adımlar atıldı ve ortaya konan ürünler özen, sadelik ve fonksiyonla harmanlandı. 

Dessau/Germany

Yapıya Katkıda Bulunmak

Birçok tasarım disiplini, Bauhaus’un yalnızca ideolojisini değil, aynı zamanda tasarımı bir estetik tüketim nesneleri sanatına dönüştüren eğitsel altyapısını da izledi. Bauhaus, tasarımcıların sürecin ve beklentilerin yarattığı karmaşayla başa çıkmanın en anlaşılır ve öz biçimlerini ortaya koymasını hedefledi.  

Bütün tasarımın asıl amacını yapının tümüne katkıda bulunmakla eşitleyen Bauhaus’ta, her sanatçı esas olarak, yaratıcı tasarımlarla yapının kaynağına katkıda bulunuyordu. 

Elbette bu süreç 1919’da başlamadığı gibi okulun kapanmasıyla da sonuçlanmadı. 

İçkin Deneyimler

…ve süreç doğrusal işlemedi. Nazizm’in etkisi altına giren ve destekçisi olan okulun bileşenleri ve öğrencileri, Bauhaus’un sanat-sanayi birliğine dayalı Werkbund damarı güçlendiği süreçler yaşandı. Jacques Ranciére’in eleştirisiyle; “Tasarımcı Behrens için Bauhaus, endüstriyel bir tesisin özgül amaçlarına hizmet eden işlevsel mühendislik ideolojisidir.” Bauhaus’un modernist-işlevselci ideolojisine dönüşmesi eleştirisi, sanatın, sanayinin, mimarlığın, mühendisliğin, formun, işlevin güdümüne girdiği eleştirisi öne çıktı.  

Elbette bu noktada süreç, toptan kabulleniş ve reddetmeyi merkeze alamayacak kadar zengin ve içkin** biçimde yaşanmaktadır. Bu zengin külliyattan yararlanmak ve dersler çıkarmak meselenin odağına oturmalıdır. 

* Yunan mitolojisinde, Prometheus veya Promete Titan ateş tanrısıdır. Prometheus en çok tanrılara ateşi çalarak meydan okumasıyla ve ateşi teknoloji, bilgi ve uygarlık biçiminde insanlığa vermesiyle tanınır. 

** Varlığın yapısına karışmış bulunan, varlığın içinde var olan. Örneğin, enerji maddede içkindir. 

Daha fazlası