İsveç’in başkenti Stockholm metro sisteminin 110 kilometre uzunluğu ve 100 istasyonuyla dünyanın en uzun sanat sergisi olduğunu biliyor muydunuz? Bu hatta seyahat etmek, 1950’lerin sanatsal öncülerinden günümüzün sanat deneylerine kadar uzanan heyecan verici bir hikayede yolculuk olanağı sağlıyor. Tamamlanması 50 yıl süren ve 150 sanatçının imzasını taşıyan metroda, uğradığınız her istasyonda farklı bir dünyaya tanıklık etmeniz mümkün. Hat boyunca, mozaiklerden çizimlere, resimlerden heykellere, enstalasyonlardan gravürlere ve rölyeflere kadar onlarca sanatçının eserleri ön plana çıkarılıyor. İstasyonlar adeta galeriye dönüşürken, size sanatın dehlizlerinde yolculuk yapmak kalıyor.
Mavinin Çağrısı: T-Centralen
Stockholm’ün en işlek duraklarından biri olan T-Centralen, şehrin kalbinde yer alıyor. Stockholm’ün metro sanatını T-Centralen’de bulmak için Mavi Hat’a doğru birkaç kat inmeniz yeterli. Oraya vardığınızda, Per Olof Ultvedt’in mağara duvarlarını mavi yapraklarla kaplayan etkileyici eseri sizleri karşılayacak. Bu tasarım, İsveç’in doğal ve kültürel mirasını temsil eden soyut desenler ve tarihi motiflerle süsleniyor. Günümüzün temposuna karşı istasyonda, mavinin rahatlatıcı etkisi insanın zihnini yatıştırmaya yardımcı oluyor.
İsyanın Dışa Vurumu: Solna Centrum
Solna Centrum istasyonunda, yeşil ve kırmızı tonlarının hakim olduğu göze çarpan duvar resimleri bulunuyor. Eserin yaratıcıları Karl-Olov Björk ve Anders Åberg, çalışmaya başladıklarında sadece yeşil ve kırmızı renkleri kullanmak üzere anlaşmışlardı. Kırmızı renk batan güneşi, yeşil ise ormanı temsil ediyor. Ancak Björk ve Åberg, çalışmayı tamamladıklarında bir şeylerin eksik olduğunu düşündü ve çalışmalarına doğaçlama bir şekilde çeşitli resimler ve detaylar eklemeyi sürdürdü. İkili, özellikle 70’li yıllarda İsveç’te en çok tartışılan toplumsal meselelerden olan ormanların tahribatı ve kırsal alanlarda nüfus azalması gibi konuları simgeleyen çizimler yaptı. Bu yönüyle Solna Centrum, politik bir isyanın dışa vurumunu ifade ediyor.
Fransız Öpücüğü: Kungsträdgården
Kungsträdgården, Stockholm’un en çok turist ağırlayan istasyonlarından biri. İstasyon, adını uzun yıllar eski Makalös Sarayı’na ait olan Fransız bahçesinden almıştır. Kungsträdgården istasyonundaki her bir eser tarihin farklı bir noktasına ışık tutuyor. Ağırlıklı olarak kullanılan yeşil, beyaz ve kırmızı tonları eski Fransız bahçelerini simgelerken; istasyon etrafındaki heykeller Makalös Sarayı’nın bahçesinde yer alan parçaların birer replikası. Kungsträdgården’ın bir diğer önemli özelliği ise zengin faunasıdır. İstasyon, Kuzey Avrupa’da Lessertia dentichelis örümceğinin bulunduğu tek yer. Ayrıca, 2016 yılında bilim insanları istasyon duvarlarında benzersiz bir DNA yapısına sahip, daha önce bilinmeyen bir mantar keşfettiler.
Gökyüzü-Yeryüzü: Stadion
Stadion, Stockholm’ün ilk mağara istasyonlarından biri. 1973 yılında inşaatına başlanan istasyon, mağaranın ilkel atmosferinin metro istasyonu için uygun olmadığını düşünen Stockholm halkı tarafından önce kuşkuyla karşılanmış. Bunun üzerine, Åke Pallarp ve Enno Hallek mavi üzerine gökkuşağı temalı çalışmalarıyla gökyüzünü şehrin altına getirmeye karar vermiş. İstasyonun mavi ve beyaz tonlarda gökyüzü temalı tasarımı, özgürlük ve hareketi sembolize ediyor. Ancak Stadion’un en dikkat çekici özelliği, tavanında yer alan büyük gökkuşağı tasarımıdır. Bu gökkuşağı, çeşitliliği ve Stockholm’ün açık fikirli ve hoşgörülü ruhunu yansıtıyor.
Kentin Kalbi: Citybanan-Odenplan
Citybanan, metro hattına 2017 yılında eklenen yeni istasyonlardan biri. T-Centralen ile Odenplan’ı bağlayan bu istasyon, 14 sanatçının imzasını taşıyor. En dikkat çeken eserlerden biri, Odenplan’ın batı girişinde yer alan David Svensson’a ait ‘Life Line’ adlı çalışma. Tavandan sarkan 400 metre uzunluğundaki LED ışıklandırma tüneli aydınlatmasının yanında, ışıkların oluşturduğu patern insan kalbinin atışını simgeliyor. Sanatçının, çocuğunun doğumu esnasında monitörde gördüğü kalp atışı paterninden esinlendiği biliniyor.
Dayanışma: Tensta
Tensta banliyösü, 1966-1972 yılları arasında Stockholm’un artan konut ihtiyacına cevap vermek amacıyla kurulmuş. Şehir planında yer alan Tensta istasyonu ise ancak 1975 yılında açılabilmiş. İstasyonun dekorasyonunda çalışan Arne Sedell, Lars Sedell ve Helga Henschen, bölgede yaşayan nüfusun büyük bir kısmının mültecilerden oluştuğuna dikkat çekmek amacıyla duvar resimlerinde göçmenlik teması üzerine yoğunlaşmışlar.
Beyaz duvar üzerine çizilen resimler arasında ‘Mültecilere bir gül’, ‘Dayanışma’ ve ‘Akrabalık’ isimlerini taşıyan parçalar bulunuyor. Sanatçılar bu yolla, etnik kökeni fark etmeksizin Stockholm’un herkesi kucakladığını simgelemeyi hedeflemiş.
Bakış Açısı: Mörby Centrum
Mörby Centrum’un istasyon sanatı ilk bakışta mütevazı görünebilir. Ancak optik illüzyon yaratan duvarlar, platformda nerede durduğunuza bağlı olarak renk değiştiriyor. Bir taraftan baktığınızda pembe ve beyaz gözüken duvarlar, diğer taraftan baktığınızda gri ve yeşil arası bir renge bürünüyor. Sanatçılar Gösta Wessel ve Karin Ek, bu çalışmayla yolculuğa başladığınız noktaya göre yolculuğunuzun nasıl değişebileceğine dikkat çekmeyi amaçlamış.
https://www.themagger.com/stockholm-metro-istasyonlari-sanat/
https://yabanilejanjan.com/seyahat/stockholm-metro-istasyonlari-sanat-altinda-yolculuk/
https://www.seturday.com/kultur-sanat/stockholm-yer-alti-sehri-galeri-metro-bir-arada
https://eksisozluk.com/stockholm-metrosu–1637611
https://www.visitstockholm.com/see-do/attractions/art-in-the-subway