İNCELEME | TARİHİ BİR SAHNE: VALETTA OPERASI

Mimarisinin kökenleri tarih öncesine dayanan Malta, dünyadaki en eski bağımsız yapılardan bazılarına ev sahipliği yapıyor. Tarihi boyunca çeşitli uygarlıkların tahakkümü altında yaşayan adada, pek çok mimari eser, savaşlardan etkilenerek günümüze ulaşamadan yok edilmiş. Ancak başkent Valetta’da yer alan bir yapı, sıra dışı tarihiyle bir örnek teşkil ediyor: Kraliyet Opera Binası.

Neoklasik Mimari

Opera Binası, adanın en görkemli yapılarından biri olarak tarihteki yerini aldı. Yapı, Malta’nın kültürel ve sanatsal hayatının merkezi olarak tasarlandı. Adanın Neoklasik mimari döneminin önemli yapılarından olan Opera Binası, ülkenin Britanya İmparatorluğu bünyesinde yer aldığı 19. Yüzyılda inşa edildi. Londra’daki Covent Garden Tiyatrosu ve Ulusal Galeri’nin mimarı olan Edward Middleton Barry tarafından tasarlanan bina, 1866’da kullanıma açıldı. O dönemin güçlü Neoklasik mimari üslubu ile inşa edilen bina, Malta’nın tarihsel kimliği ve modernleşme süreci arasında bir köprü işlevi gördü.

İlk Darbe: Yangını 

Son derece küçük bir şehir için 1100 kişilik oturma kapasitesi ve ekstra ayakta durma alanı bulunan opera binası, kente küçük gelen bir önceki opera binası yerine yapılmıştı. Ancak Mayıs 1873’te provalar sırasında çıkan yangın nedeniyle dış cephesinin büyük ölçüde hasar görmesiyle yapı, tekrar tadilata girdi ve dört buçuk yıl sonra izleyici kitlesiyle yeniden buluştu. 

Yıkım: 1942 Bombardımanı

Malta, 2. Dünya Savaşı döneminde, Mihver Devletlerin Libya’ya giden ikmal hatlarını kesintiye uğratmak ve Müttefikler için Mısır’daki İngiliz ordularına ikmal sağlamak için bir üs işlevi gördü. Ada, İtalya’ya bu kadar yakın bir İngiliz üssü olarak tehlike yaratması nedeniyle pek çok saldırıya maruz kaldı.

7 Nisan 1942’de Alman hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen hava bombardımanında opera binası, ciddi şekilde hasar gördü.  Saldırı sonrası portiko ve oditoryum artık bir taş yığınıydı, çatı ise etrafını saran sıra sıra bükülmüş kirişlerle dolu kocaman bir deliğe ev sahipliği yapıyordu. Tiyatronun arka yarısı, bir şekilde sağlam kalmıştı. Buna rağmen tiyatronun yapısal olarak kalan kısmı, 1950’lerde güvenlik önlemi olarak yıkıldı. Dönemin hükümeti, ona yeni bir hayat verme girişiminde bulunmadı.

Çatısız Tiyatro

Opera binasının bu harabe hali, ona ne yapılacağı tartışmalarını beraberinde getirdi. Valletta’nın kentsel bağlamına ve mimari karakterine etkisi olacak yapının kaderi, uzun süre belli olamadı. Binanın orijinalinden kalan sütunlar, 2006’ya kadar Valletta’nın temel kartpostal özelliği olacaktı. 

Savaşın ardından pek çok insan, bu tarihi binanın yeniden inşa edilmesini umuyordu, ta ki İtalyan mimar Renzo Piano’nun yeni teklifine kadar. Aynı zamanda İtalyan Senatosu üyesi olan Piano tarafından sunulan tasarım planı, restorasyon içermediği gibi herhangi bir çatı veya benzeri kapama da içermiyordu.

Yenileme projesi destek yapısı olarak çelik bir kaideyi öneriyordu. Öneriye karşı şikayetler hızla ve öfkeyle yağmaya başladı. Ülkenin otoritesi ve mimarları dururken komşu ülke İtalya’dan bir müdahale olarak da yorumlanan bu projeye muhalifler, “Renzo Piano’nun Çatısız Tiyatrosu” adını taktılar. Bu tartışma, yalnızca bir yapının geleceğini değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın ve mimari kültürün nasıl şekillendiğinin de sorgulamasını içeriyordu. 

Anıtlaştırma

Tasarım, temelinde geçmişle bir yüzleşmeyi öneriyordu. Yıkımın yaraları, yeni inşaatın içindeki çelikten iskeletin görünürlüğüyle anımsanıyordu. Zamanla bu çelik yapı, savaşın yarattığı boşluğu doldurmak için tasarlanmış bir koruma kalkanı gibi görünmeye başladı. Bu durum, yapının “anıtsallık” kazanmasına yol açtı. Bu karar, modern mimarinin bellek ile olan ilişkisini de yeniden düşünülmesine olanak sağladı. Savaşın izlerinin silinmemesi, aslında tarihin silinmesine de engel olan bir duruşu temsil ediyordu.

Yapıyı ele alan mimarlar, binanın ayakta kalan kısımlarını koruyarak, yapının hem bir kültürel mekan olarak işlevini sürdürmesini hem de savaşın izlerini geleceğe taşımayı hedeflediler. 

Yaralı Hatıra 

Renzo Piano’nun mimari tasarımı, Opera Binası’nın sonunda 8 Ağustos 2013’ten bu yana bir “yaralı hatıra” olarak kalmasını sağladı. Valetta Opera Binası, tarihin kırılganlığını ve kalıcılığını somut bir şekilde yansıtır. Ancak pek çok sanatsever ve tarihçi, bu yaklaşımın geçmişin ruhunu yeterince yansıtıp yansıtmadığını hala sorguluyor. Sonunda, tartışmalar sona erdi. Bugün, tiyatroya Pjazza Teatru Rjal adını verdiler ve Valetta’nın simgelerinden biri olarak kabul ettiler. 

https://culture-malta.org

https://veryvalletta.com/points_of_interest/opera-house-ruins

https://en.wikipedia.org/wiki/Royal_Opera_House_Valletta

Daha fazlası