Milano. Sadece bir kent değil, tasarımın, sanatın ve düşüncenin damarlarına işlediği bir yapı adeta. Bu şehirde gölgene eşlik eden bina siluetleri, tramvayların sessiz geçişi, yapılarla örülü parklar ve hayatın içinde gizlenen dokular; hepsi birer tasarım tercihi, bilinçli birer estetik karar.
Milano’da atılan her adım, görsel olduğu kadar tasarımsal bir keşif. Çünkü bu şehirde tasarım yalnızca galerilerde değil; sokaklarda, duvar aralarında, gündelik yaşamın en sıradan köşelerinde bile kendini gösterir. Milano’nun tasarımla olan ilişkisi, bir süs değil; bir yaşam biçimi.

Salone del Mobile Milano 2025 – Dr. Giulia Copercini
Tasarım, sadece estetik kaygıların ötesine geçerek zamanlar arası bir köprü kurar. Bugünün yenilikçi arayışları, geçmişin birikimiyle anlam kazanır; bu nedenle tasarımda yeniye doğru atılan her adım, aslında eskinin ayak izinden bir kopuşu da ifade eder. Ortaya çıkan eklektik harmoni, farklı dönemlerin estetik dilini uyum içinde buluşturur. Böylece tasarım dengeli ve zengin bir anlatı sunar.
Tasarım Köprüsü
Tarih boyunca sanatı ve mimariyi aynı potada eriten Milano, tasarım yaklaşımıyla harmanlıyor. Duomo di Milano’nun taşındaki oyuklarla Galleria Vittorio Emanuele II’nin kubbesindeki yüzyılları aşan bir tasarım süreci var.
Fakat Milano’nun asıl farkı, sadece tasarım tarihinde önemli bir yer tutması değil, bu tarihin var olmasında sürekli yeniden rol almasıyla öne çıkıyor. Şehir, tasarımı dondurulmuş bir form olarak değil; yaşayan, dönüşen bir düşünce biçimi olarak görüyor.

Salone del Mobile Milano 2025 – Dr. Diego Ravier
2025: Bağlantılı Dünyalar
Bir Nisan sabahı. Hala uykusunu üzerinden atamamış bir şehir. Sokaklar yeni bir günü değil, yeni bir fikri bekliyor gibi. Güneş yavaşça Fiera Milano Rho’ya doğru süzülürken, şehrin dokularında bir titreşim başlıyor: Salone del Mobile 2025 ve Design Week.
Bu yılki Milano Tasarım Haftasında fikre hitap eden bir ‘evrene’ dönüşme iddiası söz konusuydu. “Connected Worlds – Bağlantılı Dünyalar” teması, insan, doğa ve teknoloji arasındaki görünmeyen bağları görünür kılmayı hedefledi. Silvia Badalotti’nin küratörlüğünde geliştirilen üç metaforik yapı insan, teknolojik ağ ve doğanın ilişkisini tüm şehre yayılan bir anlatının taşıyıcılarıydı.
Salone del Mobile Milano 2025’in bu yılki teması, insan merkezli tasarımı vurgulayan “Thought for Humans” (İnsanlar İçin Düşünülmüş) olarak belirlenmiştir. Bu tema, tasarımın insan deneyimini nasıl zenginleştirebileceğini ve günlük yaşam kalitesini nasıl artırabileceğini keşfetmeyi amaçlamaktadır. New Yorklu sanatçı ve fotoğrafçı Bill Durgin tarafından hazırlanan iletişim kampanyası, insan bedeni ile malzemeler arasındaki ilişkiyi ve tasarımın insan yaşamındaki yerini görsel olarak ifade etmektedir.

Salone del Mobile Milano 2025 – Dr. Andrea Mariani
Pek çok irili ufaklı firma bu temaya atıfta bulunarak enstalasyonlar, VR veya Al içerikli sunumlar gerçekleştirdi. Yazılım firmaları duyulara hitap eden kurgular oluştururken, ürün satan firmalar da bu rüzgara kapılarak ziyaretçilerin ilgilerini toplamak için bütün duyulara seslenen stant ve içeriklerle sahnede yerlerini aldılar.
Brera’nın doğaya saygı duyan zarif detaylarından, Tortona’daki kuralsızlığa davet eden sergilerine; 5Vie’nin dokunuşlarından Isola’nın insanı merkeze alan kurgusuna kadar Milano, tasarımı bir gösteriden öteye taşıdı: bir duyguya, bir fikre, bir sorgulamaya dönüştürdü.
Tasarımın Sessiz Anıtları
Etkileyici atmosferin arka planında, tasarımı bir iletişim aracı olmaktan çıkarıp sadece bir “görsel vitrin”e dönüştüren bazı kopukluklar vardı. Özellikle büyük markaların kurduğu devasa enstalasyonlar, dijital gösterilerle izleyiciyi büyülüyken ama çoğu zaman içerik bakımından sığ kaldı. Markaların ortak sorunu; tasarımı bir iletişim aracı değil, bir marka kimliği süsü olarak kullanmak. Tam da bu nedenle sahnenin bir kısmı tasarım değil, sadece pazarlama stratejileriyle dekore edilmiş “varlık gösterme alanları” gibiydi.
İnteraktif olması gereken deneyimler, ziyaretçinin parmağıyla geçtiği selfie istasyonlarına dönüştü. Düşünsel bağ kurması beklenen ziyaretçi, görselliğin büyüsünde kayboldu. Bazı sergilerde sanat ile tasarım arasındaki çizgi tamamen pazarlamanın hizmetine sunuldu.
Ama Salone yalnızca pavyonlarla sınırlı değil, şehir de bu anlatının bir parçası. Re-Discovered projesi sayesinde, Milano’nun görünmez ikonları yeniden görünür kılınıyor: 1964’te tasarlanmış kırmızı metro korkulukları, Enzo Mari’nin beton dubaları, Bob Noorda’nın yön tabelaları, Visconti’nin Milano’sunu anlatan otobüs durakları.

Bjarke Ingels, Mimar, Bjarke Ingels Group Kurucusu ve Yaratıcı Ortağı – Doktora Giulia Copercini
Tasarımın Diliyle Düşünmek
Milano’nun farkı burada başlıyor. Çünkü sokak partilerinden Instagram postlarına kadar her platformda, yalnızca büyük firmalar değil; genç tasarımcılar, öğrenciler ve izleyiciler de bu sürece eleştirel bir gözle katılıyor. Tasarım artık yalnızca estetik değil; politik, sosyal ve duygusal bir dille konuşuyor.

2025 Milano’su yalnızca güzel objelerin vitrini değil. Kent; tasarımı sorgulayan, dönüştüren, düşündüren bir ekosisteme dönüştü. “Dünya tasarımının kalbi” ifadesi, sadece şıklığa değil; bir fikrin, bir direncin ve bir geleceğin merkezi anlamına geliyor.
Milano bize bir şeyi hatırlatıyor: Tasarım sadece nasıl göründüğümüzle değil, nasıl düşündüğümüzle ilgilidir. Bu şehir, estetiğin ötesinde bir bilinç sunuyor. Milano, her yıl tekrar soruyor:
“Tasarım nedir?”
Cevaplar çoğalıyor, katmanlaşıyor ve iz bırakıyor.

Enne Mobilya
Kaynakça:
https://www.tortonadesignweek.com/en
https://www.salonemilano.it/en
“Thought for Humans” İletişim Kampanyası, Salone del Mobile Milano, 2025 Milano Design Week 2025 Basın Bülteni, Fiera Milano Rho, Nisan 2025
Enzo Mari Arşivleri, Milano Tasarım Müzesi Yayınları 6. Re-Discovered Projesi, Milano Belediye Kültür Dairesi, 2025