
SAVUNMA MİMARİSİ: BETON
II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa şehirleri ağır yıkımın ardından hız, dayanıklılık ve tasarruf gerektiren yeni bir mimari döneme girdi; süslemelerin geri plana itildiği bu süreçte betonarme yapılar modernliğin, yeniden doğuşun ve ilerlemenin simgesi haline geldi. Varşova’dan Berlin’e kadar birçok kent, hem geçmişin izlerini taşıyan hem de geleceği kuran bu sert, yalın ve işlev odaklı mimariyle kimliğini yeniden şekillendirdi. Bu nedenle beton, sadece bir malzeme değil, savaşın küllerinden doğan şehirlerin kendini savunma biçimi ve modern mimarlığın en güçlü anlatısı olarak tarihte yerini aldı.
