İNCELEME | YERELİN YANKISI: LIU JIAKUN

Bazı yapılar, sadece inşa edilmez; yaşar, hatırlar ve anlatır. Bir köy meydanında, bir avlunun gölgesinde ya da dağ yamacındaki bir pavyonda… Her mekân, ait olduğu yerin diliyle konuşur. “Yeniden tanımlama” adını verdiği bu yaklaşım, modern dünyanın gürültüsünde yerelin ince sesini duymaya çağırır bizi.

1956 doğumlu Jiakun, 1980’lerin başında Çin, dev bir dönüşümün eşiğindeyken mesleğe adım attı. Kentler yükseliyor, çarşılar betonla kaplanıyor, gelenekler hızla siliniyordu. O ise inatla yavaşladı. Kendi ülkesinin değişim hızına karşı bir mimari direnç biçimi geliştirdi: Acele etmeden, her yere ve her insana sorarak, öncelikle dinleyerek.

“Yeniden tanımlama” dediği yaklaşımı, sabit bir stil değil, her yerin kendi dilini konuşmasına izin veren bir strateji. Bu, bazen bir avlunun yeniden kurgulanmasıyla olur, bazen bir köy meydanının yıkıntılardan doğmasıyla. Onun projelerinde modernlik bir gösteri değil; geçmişin gölgesinde filizlenen bir gelecek.

Sichuan Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün Heykel Bölümü, bu dilin erken notalarından biri. Pas kırmızısı cephesiyle çevredeki yapılara selam verirken, elle yapılmış kaba sıva yüzeyi, öğrencilerin el izleriyle birlikte zamanla patina kazanır. Burada “yeni”, eskiyle kavga etmez; ona hafifçe omuz verir.

West Village ise başka bir hikâye: Chengdu’nun kalbinde, kentin hızına sırt çeviren bir yaşam adası. Avlular, bambu korulukları ve yürüyüş parkurları. Burası sadece konut değil; gündelik hayatın kendi ritmine kavuştuğu bir sahne. İnsanlar sabah koşusuna çıkar, çocuklar avluda ip atlar, yaşlılar gölgede sohbet eder. Her şey, yerelin belleğini taşıyan mekânın içinde olur.

Malzemenin Hafızası

2008 Sichuan depremi, Jiakun’un mimarlığında bir kırılma noktası oldu. Yıkıntılardan topladığı tuğlaları saman lifiyle harmanlayarak “rebirth bricks” üretti. Bu tuğlalar yalnızca birer yapı malzemesi değil, yaşanmışlığın ve dayanışmanın somut haliydi. Her birinde toz, gözyaşı, umut ve yeniden kurma iradesi vardı.

Tianbao Mağara Bölgesi Renovasyonu’nda ise doğayla diyalog hâlinde duran yapılar görüyoruz. Brüt betonun ağırlığı, çelik çıkmaların hafifliğiyle dengeleniyor. Sanki dağ yamacına yerleşmiş köşkler, bir an sonra bulutların arasında kaybolacakmış gibi.

Shuijingfang Müzesi’nde eski damıtım evinin ahşap kirişleriyle yeni beton kütleler yan yana duruyor. İçeride, geleneksel likör damıtma yöntemleri sürüyor, dışarıda ziyaretçiler avlular arasında dolaşıyor. Burası sadece bir müze değil; yaşayan, nefes alan bir kültürel organizma.

Saygı

Liu Jiakun, tasarımın yalnızca form yaratmak olmadığını hatırlatıyor. Onun yapılarında insan, doğa, zaman ve bellek aynı masa etrafında oturuyor. Modernite ile gelenek arasındaki gerilimi kavga değil, karşılıklı saygı üzerinden çözüyor.

2025 Pritzker Mimarlık Ödülü jürisinin ifadesiyle: “O, mimarlığın yalnızca gözle görülen değil, ruhla hissedilen bir sanat olduğunu hatırlatıyor.”

Ve belki de bu yüzden, Liu Jiakun’un “yeniden tanımlama” serisi, aslında yalnızca mimarlıkta değil; yaşamın kendisinde bir davet. 

Daha fazlası