İNCELEME | SYDNEY OPERA BİNASI: DALGALARIN İÇİNDEN DOĞAN MİMARİ DEVRİMİ

Bir Eskiz, Bir Devrim

Mimarlık tarihinde bazı yapılar sadece bir kent değil, bütün bir çağın ruhunu taşır. 1956’da Yeni Güney Galler hükümeti, Sydney Limanı’nın Bennelong Burnu’na “dünyanın en güzel kültür kompleksi” kurmak için uluslararası bir yarışma açar. 30’dan fazla ülkeden 233 proje gelir. Çoğu klasik kutu biçimindedir; bir tanesi ise birkaç dalgalı karalamadan ibarettir. 38 yaşındaki Danimarkalı Jørn Utzon’un bu eskizlerini kimse ciddiye almaz, ta ki ünlü Fin-Amerikan mimar Eero Saarinen geç kalarak jüri masasına oturana dek. Çizimleri görür görmez ayağa kalkar ve “İşte kazanan bu!” der. O an, 20. yüzyılın en radikal mimari devrimi başlar.

Kürenin İçindeki Kabuklar

Dışarıdan bakınca dev yelkenler ya da açılmış deniz kabukları gibi duran o beyaz çatılar, aslında tesadüf değildir. Utzon önce paraboloid, sonra eliptik paraboloid, ardından hiperpoloit denemeler yapar; hiçbirinde prefabrik elemanlarla ekonomik üretim mümkün olmaz. 1961’de bir akşam, portakal soyarken aklına gelir: tüm kabuklar aynı kürenin farklı kesitleri olursa aynı kalıplar kullanılabilir. Çözüm: çapı 2.160 metre olan hayali bir küre. Bu buluş sayesinde 14 ayrı çatı, sadece 7-8 tip beton nervürle ve 1.056.006 adet kendi kendini temizleyen İsveç seramik karoyla kaplanır. Bugün hâlâ “parametrik mimarlığın atası” olarak okutulur.

Hüzünlü Yıllar

1959’da başlayan inşaat, 1966’da Utzon’un projeyi terk etmesiyle karanlık bir döneme girer. Bütçe 7 milyon Avustralya dolarından 102 milyona fırlar; süre 4 yıldan 14 yıla uzar. Yeni Güney Galler hükümeti ile mimar arasındaki gerginlik dayanılmaz hâle gelir. Utzon ailesiyle birlikte Danimarka’ya döner ve bir daha Avustralya’ya ayak basmaz. 20 Ekim 1973’te Kraliçe II. Elizabeth binayı açar; Utzon davet bile edilmez. Yıllarca iç mekânlar onun ruhundan uzak, soğuk ve işlevsel bir anlayışla kullanılır.

Yarım Asır Sonra Gelen Barış

1999’da mucizevi bir uzlaşma olur. Yaşlı ve hasta Utzon, oğlu Jan ve kızı Lin ile “Utzon Design Principles” adlı rehberi hazırlar. Opera House Trust mimarı onursal danışman ilan eder. 2004’ten itibaren batı kolonadı, Resepsiyon Salonu ve 2009’da açılan Utzon Odası, onun 1957 çizimlerine sadık kalınarak yeniden tasarlanır. Kırmızı-kahverengi tonları ve Danimarka ahşabıyla Utzon Odası, mimarın hayattayken tamamlanmış görebildiği tek iç mekândır. 2003’te Pritzker Ödülü’nü alır; 2007’de UNESCO Dünya Mirası olur. 29 Kasım 2008’de öldüğünde vasiyeti yerine getirilir: külleri Sydney Limanı’nın sularına serpilir.

Bugün: Hâlâ Nefes Alan Bir Heykel

2023’te 50. yılını kutlayan yapı, her yıl 11 milyona yakın ziyaretçi çeker. Sabahın ilk ışıklarıyla pembe, öğle vakti bembeyaz, gün batarken turuncu ve kızıl tonlara bürünen seramik yüzeyler, binayı cansız bir yapı olmaktan çıkarır. 2022’de tamamlanan 275 milyon dolarlık yenileme sonrası Concert Hall, akustiğiyle Viyana Musikverein ve Amsterdam Concertgebouw ile birlikte dünyanın en iyi ilk beş salonu arasına girer. Merdivenlerinde düğün fotoğrafları çekilir, çatısında yoga yapılır, limanda milyonlarca insan yeni yılı burada karşılar.

Sydney Opera Binası artık bir opera binası değildir; Avustralya’nın yaratıcı kimliğinin, cesaretin ve hayal gücünün yaşayan simgesidir. Utzon’ın dalgaları hâlâ konuşur, hâlâ ilham verir.

 

Daha fazlası